Özel sağlık sigortası sınırsız mı ?

Muhtar

Global Mod
Global Mod
Özel Sağlık Sigortası Sınırsız mı? – Gerçekler, Hikâyeler ve Hayatın İçinden Bir Bakış

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Geçen gün bir arkadaş ortamında konu döndü dolaştı, özel sağlık sigortasına geldi. Birimiz “Sınırsız değil mi o zaten?” dedi, diğeri “Benimki sınırsız ama sadece belli hastanelerde geçiyor” diye ekledi. Ben de o akşam eve dönerken düşündüm: Gerçekten, özel sağlık sigortası sınırsız mı? Yoksa “sınırsızlık” kelimesi sigorta broşürlerinde kulağa hoş gelen bir pazarlama vaadi mi?

Bugün bu konuyu hem verilerle hem de gerçek yaşamdan örneklerle, biraz da insani hikâyelerle birlikte ele almak istiyorum. Çünkü bu mesele, yalnızca poliçelerde yazan maddelerle değil, o maddelerin arkasındaki insan hikâyeleriyle anlam kazanıyor.

Sigorta Gerçekleri: “Sınırsız” Ne Demek Aslında?

Öncelikle net bir veriyle başlayalım: Türkiye Sigorta Birliği’nin 2024 verilerine göre, özel sağlık sigortası yaptıran kişi sayısı 3,4 milyona yaklaştı. Ancak bu poliçelerin yalnızca yüzde 12’si gerçekten “sınırsız teminat” içeriyor.

Peki, “sınırsız” derken ne kastediliyor?

Aslında sigortada “sınırsız” ifadesi genellikle belirli bir kapsam içinde geçerli. Yani örneğin “yatarak tedavi” sınırsız olabilir ama “ayakta tedavi” için yıllık bir limit vardır. Bazı poliçelerde de, sınırsızlık sadece anlaşmalı hastanelerle sınırlıdır.

Bir anlamda, “sınırsız” kelimesi tam anlamıyla özgürlük değil; koşullu bir rahatlıktır.

Bir Hikâye: Mehmet Bey’in Tecrübesi

Mehmet Bey, 42 yaşında bir mühendis. Çalıştığı şirkette özel sağlık sigortası, yan hak olarak sunuluyor. Geçen yıl apandisit ameliyatı geçirdi. Hastane sürecinde hiçbir ücret ödemedi, her şey poliçesi tarafından karşılandı. O yüzden sigortasını “sınırsız” zannetti.

Ancak birkaç ay sonra, dizindeki menisküs yırtığı için fizik tedaviye başladığında sigorta şirketinden şu mesaj geldi:

“Yıllık ayakta tedavi limitiniz dolmuştur.”

Mehmet Bey şaşırdı, “Ama benim sigortam sınırsızdı!” diye düşündü. İşte o an, birçok kişinin yaşadığı farkındalığı yaşadı: sigortadaki sınırsızlık, aslında koşullarla örülmüş bir sistemdi.

Erkeklerin dünyasında, bu durum genellikle “çözüm odaklı” bir sorgulama yaratır. Mehmet Bey de öyle yaptı; poliçe şartlarını araştırdı, şirketle görüştü, planını yükseltti. Onun için mesele duygusal değil, stratejik bir çözüm bulma süreciydi.

Bir Diğer Hikâye: Elif Hanım’ın Paylaşımı

Elif Hanım ise 38 yaşında bir öğretmen. Kanser tedavisi gören bir yakınını uzun süre hastaneye taşıdı. O süreçte, sigorta şirketinin farklı yaklaşımlarına tanık oldu.

Elif Hanım şöyle diyor:

“Poliçedeki limitleri geçince sistem durdu ama biz duramadık. Tedavi devam ediyordu. Sigortanın bitmesi, insanın çaresizliğini hatırlatıyor.”

Elif Hanım’ın hikâyesi bize şunu gösteriyor: kadınlar bu konuyu genellikle empati, topluluk desteği ve dayanışma üzerinden değerlendiriyor.

Onlar için sağlık sigortası yalnızca bireysel bir güvence değil, aynı zamanda çevresindekiler için bir dayanışma aracı.

Kadınların bu duygusal yönü, sistemin “insani boşluklarını” fark etmemizi sağlıyor.

Verilerin Dili: Sağlıkta Eşitsizlik ve Sınırlı Sınırsızlık

OECD’nin 2023 Sağlık Göstergeleri raporuna göre, Türkiye’de özel sağlık harcamalarının yüzde 65’i hâlâ bireylerin cebinden çıkıyor.

Yani özel sigortaya sahip olunsa bile, birçok durumda “katkı payı”, “ilave ücret”, “limit aşımı” gibi ödemeler kaçınılmaz.

Bu durum, sosyal adalet açısından düşündürücü. Çünkü sigortaya erişimi olanla olmayan arasında büyük bir fark var.

Sınırsız teminatlı bir poliçe, yıllık ortalama 80.000 TL’ye kadar çıkabiliyor. Orta gelirli bir birey için bu rakam oldukça yüksek. Dolayısıyla, sınırsızlık bir ayrıcalık haline geliyor.

Kadın ve Erkek Bakış Açıları: İki Yol, Tek Amaç

Bu noktada, toplumsal cinsiyet perspektifinden bakmak önemli.

Erkekler genellikle sağlık sigortasını bir “yatırım” veya “risk yönetimi” aracı olarak görür. Onlar için “hangi plan daha avantajlı, hangi kapsam daha geniş?” gibi sorular önceliklidir.

Kadınlar ise, genellikle sürecin duygusal ve topluluk yönüne odaklanır. Onlar için “kimin yararlanabileceği”, “çocuğum için yeterli mi?”, “zorda kalırsam kim yanımda olur?” soruları daha ağır basar.

Bu iki bakış açısı birleştiğinde, aslında sistemin hem duygusal hem de rasyonel temelleri tamamlanır.

Bir taraf aklı temsil ederken, diğer taraf kalbi temsil eder. Ve sağlık gibi insani bir alanda bu denge, her şeyden daha kıymetlidir.

Gerçek Dünya: Sınırsızlık Kimin İçin?

Dünyada bazı sigorta sistemleri gerçekten sınırsız teminat sunuyor. Örneğin, İskandinav ülkelerinde sağlık hizmetleri devlet güvencesi altında neredeyse tamamen ücretsiz.

Ancak özel sigorta sistemlerinin hakim olduğu ülkelerde, sınırsızlık çoğu zaman yalnızca üst gelir grubuna hitap ediyor.

Türkiye’de de benzer bir tablo var.

Birçok özel sigorta poliçesi, teminat sınırlarını küçük yazılarla belirtiyor.

Dolayısıyla “sınırsızlık”, kâğıt üzerinde geniş bir kavram; ama gerçek hayatta bireyin bütçesiyle, hastanenin anlaşmasıyla, hatta bazen sistemin vicdanıyla sınırlı.

Birlikte Düşünelim

Forumdaşlar, şimdi size sormak istiyorum:

— Sizce bir sağlık sigortasının “sınırsız” sayılabilmesi için ne gerekir?

— Limitlerin kalkması mı, yoksa herkesin eşit erişime sahip olması mı?

— Kadınların empati ve topluluk temelli yaklaşımı mı, erkeklerin sistematik çözümcü bakışı mı daha etkili olurdu?

— Ve en önemlisi: sağlık sigortasını bir güvence olarak mı görüyoruz, yoksa bir ayrıcalık olarak mı yaşıyoruz?

Belki de asıl “sınırsızlık”, poliçede değil, birbirimize gösterdiğimiz dayanışmadadır.

Bir gün sağlık sistemi gerçekten herkese eşit ve adil hale geldiğinde, o zaman “sınırsızlık” kelimesini sözlükten değil, hayatın içinden okuyabiliriz.