Bir Akşam Sohbetinde Başlayan Düşünce: “İşlevci Yaklaşım Nedir?”
Merhaba dostlar,
Bu akşam size biraz yorgun ama bir o kadar da dolu dolu bir günün sonunda, elimde sıcak bir kahveyle yazıyorum. Forumda sık sık insan davranışları üzerine paylaşımlar görüyorum. Hepimiz bir şekilde psikolojiyle ilgileniyoruz, değil mi? Ama bazen bazı kavramlar o kadar akademik anlatılıyor ki içindeki insanı unutuyoruz. Ben de bugün size “işlevci yaklaşım”ı anlatmak istedim — ama ders kitabı gibi değil. Gerçek bir hikâyenin içinde, gerçek duygularla.
---
Bir Kadın, Bir Erkek ve Bir Çatışmanın Psikolojisi
Bir zamanlar, Defne ve Mert adında iki insan tanımıştım. İkisi de birbirine çok düşkündü ama aralarındaki farklılıklar zamanla çatışmaya dönüşmüştü. Defne, duygularla düşünen bir kadındı. Mert ise, analitik bir mühendis. Her sorun Mert için bir “denklem”, Defne için ise bir “hikâyeydi”.
Bir akşam, Defne ağlayarak “Sen beni anlamıyorsun!” dediğinde Mert sakin bir sesle, “Ama anlamaya çalışıyorum. Sorunu çözmek için mantıklı yollar buluyorum.” demişti.
İşte tam burada, işlevci yaklaşımın ruhu gizliydi.
---
İşlevci Yaklaşımın Kalbi: Davranışın Amacı
Psikolojide işlevci yaklaşım, insan davranışlarını “ne işe yaradığı” açısından inceler. Yani, bir davranışın nedeni kadar amacı da önemlidir. Neden ağlarız, neden susarız, neden birine bağlanırız?
Çünkü bu davranışların her biri bir işlev taşır — bizi hayatta tutar, ilişkimizi korur, zihinsel dengeyi sağlar.
Mert’in mantığıyla hareket etmesi aslında duygusuzluk değil, sistem kurma ihtiyacından geliyordu. Onun zihni, problemi çözmek için sürekli plan yapmaya alışmıştı. Bu, onun hayatta kalma biçimiydi.
Defne’nin duygularına tutunması ise güçsüzlük değil, bağ kurma çabasıydı. İnsanların onu gerçekten “görmesini” istiyordu. Bu da onun ruhsal savunma biçimiydi.
İşlevci yaklaşıma göre, her davranışın bir anlamı vardır. Hiçbir şey “boşuna” yapılmaz. Mert’in sessizliği bir geri çekilme değil, yeniden denge kurma çabasıydı. Defne’nin gözyaşları ise bir yardım çağrısıydı.
---
Psikolojinin Sıcak Tarafı: Anlamaya Değil, İşlevi Görmeye Çalışmak
Bir gün Defne, bir psikoloji kitabında bu cümleyi okur:
> “Bir davranışı yargılama, onun hangi işe yaradığını gör.”
O günden sonra Mert’e kızmadan önce bir nefes alır.
“Şu an bu sessizliğiyle neyi korumaya çalışıyor acaba?” diye düşünür.
Mert de Defne ağladığında artık “dramatik oluyorsun” demez. Onun ağlamasının ilişkiyi kurtarma girişimi olduğunu fark eder.
İşte o an, işlevci yaklaşımın gücü hayatlarına dokunur. Çünkü bu yaklaşım sadece laboratuvarlarda değil, kalbin içinde anlam bulur.
---
William James’in İzinde: İnsan Davranışının Yaşamla Bağlantısı
Bu yaklaşımın kökleri, psikolojinin kurucu babalarından biri olan William James’e dayanır. James, zihinsel süreçlerin sadece “var olmadığını” söyler; aynı zamanda “işe yaradığını” da vurgular. Ona göre düşünmek, hissetmek, plan yapmak… hepsi çevreye uyum sağlama yollarıdır.
Mert’in analitik zekâsı da, Defne’nin duygusal sezgisi de aslında aynı amaca hizmet ediyordu:
Hayatta kalmak ve bir bağ kurmak.
Biri akılla, diğeri kalple. Ama her ikisi de “işlevsel.”
İşlevci yaklaşım bize şunu öğretir: İnsan davranışları sadece nedenlerle değil, işlevlerle anlam kazanır. Her tepkinin bir görevi, her duygunun bir yönü vardır.
---
Bir Akşam Yemeğinde Barışan İki Zihin
Aylar sonra Defne ve Mert bir akşam yemeğinde karşı karşıya otururlar.
Artık ne biri suskun ne diğeri öfkeli.
Defne der ki, “Artık anladım… senin sessizliğin beni dışlamıyordu, düşünüyordun.”
Mert de tebessümle cevap verir, “Senin ağlamaların beni suçlamıyordu, aslında sevdiğini anlatıyordun.”
O gece konuşmalarının sonunda, birbirlerine sarılırken fark ederler ki “anlaşılmak” aslında “işlevleri fark etmekten” geçiyor.
Bir davranışı çözümlemek değil, onun ardındaki amacı görmek… işte işlevci yaklaşım tam da budur.
---
Forumdaşlara Bir Soru: Sizce Hangi Taraf Daha İşlevsel?
Şimdi size soruyorum dostlar; sizce hangimiz daha işlevsel davranıyoruz hayatta?
Mert gibi analitik düşünenler mi, yoksa Defne gibi duygularıyla yaşayanlar mı?
Belki de ikisi de haklıdır — çünkü her davranış, bulunduğu bağlama göre bir işe yarar.
Bir tartışmada susmak bazen barışı korur, bazen sevgiyi öldürür.
Bir duyguyu dile getirmek bazen yaraları sarar, bazen duvarları yıkar.
Ama her iki durumda da bir işlev vardır.
İşlevci yaklaşım, bizi suçlamaktan kurtarır. “Neden böyle davrandım?” yerine “Bu davranış bana ne kazandırdı?” sorusunu sordurur.
Ve o sorunun cevabı çoğu zaman içimizi iyileştirir.
---
Son Söz: Anlamak Yetmez, İşlevi Hissetmek Gerek
Defne’nin hikâyesi belki hepimizin hikâyesi…
Bir yanımız çözüm bulmak ister, diğer yanımız sadece anlaşılmak.
Ama belki de asıl denge, bu iki dünyanın kesişiminde gizlidir.
İşlevci yaklaşım tam olarak o köprü — zihnin planlarını kalbin ihtiyaçlarıyla birleştiren köprü.
O yüzden bir dahaki tartışmanızda kendinize şunu sorun:
“Şu an yaptığım şeyin işlevi ne? Kimi koruyorum, neyi sürdürmeye çalışıyorum?”
Cevap geldiğinde, belki de hem kendinizi hem karşınızdakini biraz daha anlayacaksınız.
---
Peki siz, kendi hayatınızda işlevci yaklaşıma hiç denk geldiniz mi?
Bir davranışınızın ardında farkında olmadan sizi koruyan bir işlev buldunuz mu?
Yorumlarınızı merak ediyorum dostlar, hadi konuşalım…
Merhaba dostlar,
Bu akşam size biraz yorgun ama bir o kadar da dolu dolu bir günün sonunda, elimde sıcak bir kahveyle yazıyorum. Forumda sık sık insan davranışları üzerine paylaşımlar görüyorum. Hepimiz bir şekilde psikolojiyle ilgileniyoruz, değil mi? Ama bazen bazı kavramlar o kadar akademik anlatılıyor ki içindeki insanı unutuyoruz. Ben de bugün size “işlevci yaklaşım”ı anlatmak istedim — ama ders kitabı gibi değil. Gerçek bir hikâyenin içinde, gerçek duygularla.
---
Bir Kadın, Bir Erkek ve Bir Çatışmanın Psikolojisi
Bir zamanlar, Defne ve Mert adında iki insan tanımıştım. İkisi de birbirine çok düşkündü ama aralarındaki farklılıklar zamanla çatışmaya dönüşmüştü. Defne, duygularla düşünen bir kadındı. Mert ise, analitik bir mühendis. Her sorun Mert için bir “denklem”, Defne için ise bir “hikâyeydi”.
Bir akşam, Defne ağlayarak “Sen beni anlamıyorsun!” dediğinde Mert sakin bir sesle, “Ama anlamaya çalışıyorum. Sorunu çözmek için mantıklı yollar buluyorum.” demişti.
İşte tam burada, işlevci yaklaşımın ruhu gizliydi.
---
İşlevci Yaklaşımın Kalbi: Davranışın Amacı
Psikolojide işlevci yaklaşım, insan davranışlarını “ne işe yaradığı” açısından inceler. Yani, bir davranışın nedeni kadar amacı da önemlidir. Neden ağlarız, neden susarız, neden birine bağlanırız?
Çünkü bu davranışların her biri bir işlev taşır — bizi hayatta tutar, ilişkimizi korur, zihinsel dengeyi sağlar.
Mert’in mantığıyla hareket etmesi aslında duygusuzluk değil, sistem kurma ihtiyacından geliyordu. Onun zihni, problemi çözmek için sürekli plan yapmaya alışmıştı. Bu, onun hayatta kalma biçimiydi.
Defne’nin duygularına tutunması ise güçsüzlük değil, bağ kurma çabasıydı. İnsanların onu gerçekten “görmesini” istiyordu. Bu da onun ruhsal savunma biçimiydi.
İşlevci yaklaşıma göre, her davranışın bir anlamı vardır. Hiçbir şey “boşuna” yapılmaz. Mert’in sessizliği bir geri çekilme değil, yeniden denge kurma çabasıydı. Defne’nin gözyaşları ise bir yardım çağrısıydı.
---
Psikolojinin Sıcak Tarafı: Anlamaya Değil, İşlevi Görmeye Çalışmak
Bir gün Defne, bir psikoloji kitabında bu cümleyi okur:
> “Bir davranışı yargılama, onun hangi işe yaradığını gör.”
O günden sonra Mert’e kızmadan önce bir nefes alır.
“Şu an bu sessizliğiyle neyi korumaya çalışıyor acaba?” diye düşünür.
Mert de Defne ağladığında artık “dramatik oluyorsun” demez. Onun ağlamasının ilişkiyi kurtarma girişimi olduğunu fark eder.
İşte o an, işlevci yaklaşımın gücü hayatlarına dokunur. Çünkü bu yaklaşım sadece laboratuvarlarda değil, kalbin içinde anlam bulur.
---
William James’in İzinde: İnsan Davranışının Yaşamla Bağlantısı
Bu yaklaşımın kökleri, psikolojinin kurucu babalarından biri olan William James’e dayanır. James, zihinsel süreçlerin sadece “var olmadığını” söyler; aynı zamanda “işe yaradığını” da vurgular. Ona göre düşünmek, hissetmek, plan yapmak… hepsi çevreye uyum sağlama yollarıdır.
Mert’in analitik zekâsı da, Defne’nin duygusal sezgisi de aslında aynı amaca hizmet ediyordu:
Hayatta kalmak ve bir bağ kurmak.
Biri akılla, diğeri kalple. Ama her ikisi de “işlevsel.”
İşlevci yaklaşım bize şunu öğretir: İnsan davranışları sadece nedenlerle değil, işlevlerle anlam kazanır. Her tepkinin bir görevi, her duygunun bir yönü vardır.
---
Bir Akşam Yemeğinde Barışan İki Zihin
Aylar sonra Defne ve Mert bir akşam yemeğinde karşı karşıya otururlar.
Artık ne biri suskun ne diğeri öfkeli.
Defne der ki, “Artık anladım… senin sessizliğin beni dışlamıyordu, düşünüyordun.”
Mert de tebessümle cevap verir, “Senin ağlamaların beni suçlamıyordu, aslında sevdiğini anlatıyordun.”
O gece konuşmalarının sonunda, birbirlerine sarılırken fark ederler ki “anlaşılmak” aslında “işlevleri fark etmekten” geçiyor.
Bir davranışı çözümlemek değil, onun ardındaki amacı görmek… işte işlevci yaklaşım tam da budur.
---
Forumdaşlara Bir Soru: Sizce Hangi Taraf Daha İşlevsel?
Şimdi size soruyorum dostlar; sizce hangimiz daha işlevsel davranıyoruz hayatta?
Mert gibi analitik düşünenler mi, yoksa Defne gibi duygularıyla yaşayanlar mı?
Belki de ikisi de haklıdır — çünkü her davranış, bulunduğu bağlama göre bir işe yarar.
Bir tartışmada susmak bazen barışı korur, bazen sevgiyi öldürür.
Bir duyguyu dile getirmek bazen yaraları sarar, bazen duvarları yıkar.
Ama her iki durumda da bir işlev vardır.
İşlevci yaklaşım, bizi suçlamaktan kurtarır. “Neden böyle davrandım?” yerine “Bu davranış bana ne kazandırdı?” sorusunu sordurur.
Ve o sorunun cevabı çoğu zaman içimizi iyileştirir.
---
Son Söz: Anlamak Yetmez, İşlevi Hissetmek Gerek
Defne’nin hikâyesi belki hepimizin hikâyesi…
Bir yanımız çözüm bulmak ister, diğer yanımız sadece anlaşılmak.
Ama belki de asıl denge, bu iki dünyanın kesişiminde gizlidir.
İşlevci yaklaşım tam olarak o köprü — zihnin planlarını kalbin ihtiyaçlarıyla birleştiren köprü.
O yüzden bir dahaki tartışmanızda kendinize şunu sorun:
“Şu an yaptığım şeyin işlevi ne? Kimi koruyorum, neyi sürdürmeye çalışıyorum?”
Cevap geldiğinde, belki de hem kendinizi hem karşınızdakini biraz daha anlayacaksınız.
---
Peki siz, kendi hayatınızda işlevci yaklaşıma hiç denk geldiniz mi?
Bir davranışınızın ardında farkında olmadan sizi koruyan bir işlev buldunuz mu?
Yorumlarınızı merak ediyorum dostlar, hadi konuşalım…