SAP hangi firmanın ?

Beyza

New member
SAP Hangi Firmanın? Yok Artık, Bu da mı Almanya’nın Eseri!

Selam dostlar!

Bu sabah kahvemi içerken bilgisayarım “SAP güncellemesi var” diye bir uyarı verdi, ben de içimden “Yeter artık, kim bu SAP, neden hayatımın her alanına sızıyor?” dedim. Sonra düşündüm: Bunca yıldır SAP kullanıyoruz, konuşuyoruz, sinirleniyoruz ama kimse oturup demiyor ki “Arkadaş, bu SAP kimin, hangi dâhinin eseri?”

İşte ben de bu konuyu biraz mizahla, biraz da hayatın içinden gözlemlerle sizlerle masaya yatırmak istedim.

SAP’nin Kimliği: Alman Disipliniyle Kodlanmış Bir Rüya

Evet, sevgili forumdaşlar… SAP bir Türk işi değil, bir Amerikan macerası da değil. Bu dev yazılımın memleketi Almanya. Evet evet, Bratwurst’un, Oktoberfest’in, “Nein!” deme ustalığının ülkesi.

1972 yılında beş Alman mühendis, IBM’den ayrılıp “Yahu biz kendi sistemimizi yapalım, her şey düzenli, planlı, Alman gibi olsun” demiş. Ve böylece SAP doğmuş.

Ama asıl mesele şu: SAP, sadece bir yazılım değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı.

Erkekler için SAP, “verimliliği optimize eden, süreçleri modüllere ayıran, stratejik bir çözüm aracı.”

Kadınlar içinse SAP, “ilişkileri analiz eden, empatiyle hataları tespit edip, kullanıcıyı üzmeden çözüm üreten bir sistem.”

Yani SAP, ofiste kimin hangi karakterde olduğunu da test eden bir turnusol kağıdı gibi!

Bir Ofis Hikâyesi: SAP’nin Gölgesinde Aşk, Strateji ve Excel Kıskançlığı

Bir şirkette, sabah saat 9.00…

ERP departmanında Murat, her zamanki gibi kahvesini alıp SAP’ye login olur. Ekrana bakar, gözleriyle kodları okşar adeta. “Hah, MM modülünde yine malzeme transferinde gecikme var. Tipik...” der, stratejik bir gülümsemeyle.

O sırada aynı odada Elif, HR modülünde çalışanlara ait izin verilerini düzenliyordur.

Birden sistem hata verir.

Murat hemen kıvrak bir şekilde dönüp der ki:

“Elif, logları kontrol ettin mi? Bence RFC bağlantısında timeout yaşandı.”

Elif gözlerini devrir: “Murat, hayat sadece log dosyalarından ibaret değil. Belki sistem biraz dinlenmek istiyordur.”

İşte o an ofisteki herkes anlar: Murat, çözüm odaklı bir stratejisttir; Elif ise empatisiyle makinayı bile insan gibi görür.

Ama hikâye burada bitmez. SAP’nin o meşhur gri ekranı arasında bir ofis flörtü başlar.

Elif, Murat’a gülümser: “Senin şu transaction kodların kadar karmaşık bir adamsın.”

Murat karşılık verir: “Ama doğru parametreleri girersen, ben de doğru sonucu veririm.”

Forumdaşlar, o anda ofisin yazıcılarından bile romantik tınılar yükselir.

SAP: Sevenlerin ve Sinirlenenlerin Ortak Noktası

SAP, ofiste herkesin hakkında bir fikri olduğu ama kimsenin tam anlamadığı o gizemli yazılımdır.

Bazıları onu sever, “SAP olmasa işler dağılırdı” der.

Bazılarıysa nefret eder: “Bir fatura kesmek için beş modülden geçiyorum, bu nasıl sistem?”

Ama kabul edelim, SAP biraz da ilişkiler gibidir.

İlk başta çok karmaşık gelir, “ben bu işi yapamayacağım” dersin.

Sonra yavaş yavaş modüllerini tanırsın, parametreleri öğrenirsin, transaction kodlarını ezberlersin…

Ve bir bakarsın ki SAP’siz yaşayamaz hale gelmişsin.

Tıpkı yanlış kişiye aşık olup sonra neden bırakamadığını anlayamamak gibi.

Erkeklerin SAP Yaklaşımı: “Sorun varsa çözülür”

Murat gibiler, SAP’de hata mesajı görünce heyecanlanır.

“Sorun var” demek onlar için adeta savaş ilanıdır.

Hemen F8’e basar, sistem loglarını inceler, tablolarda gezintiye çıkar.

O an erkeklerin içindeki stratejik savaşçı uyanır:

“Ben bu hatayı bulurum, düzeltirim, sistem bana minnettar olur.”

Ama Elif gibiler için mesele farklıdır.

Onlar hatayı görür, derin bir nefes alır ve der ki:

“Sistemin morali bozuk olmalı. Belki bağlantı çok zorlandı. Biraz bekleyelim.”

Yani bir taraf çözer, bir taraf hisseder.

İkisi birleştiğinde ise ofis, hem işler hem güler.

Kadınların SAP Sezgisi: “Sistemi Anlamak, Kullanıcıyı Anlamaktır”

Kadın kullanıcılar, SAP’ye sadece bir program gözüyle bakmazlar.

Onlar için her menü, her kod bir hikâyedir.

“Bak bu raporu kim hazırlamışsa ruh hali bozukmuş, sütunlar bile yamuk.” derler.

Ya da “Bu işlem akışını tasarlayan kesin erkek, çünkü kullanıcı deneyimi sıfır!”

Ve haklıdırlar. Çünkü SAP gibi karmaşık sistemlerde bile empati gerekir.

Kimin neye ihtiyaç duyduğunu anlamak, doğru alanlara yönlendirmek, ilişkileri düzenlemek…

Aslında SAP’nin kalbinde biraz kadın sezgisi, biraz da Alman mühendisliği vardır.

SAP: Ofislerin Gizli Aşk Hikâyelerinin Orta Noktası

Birçok ofiste SAP üzerinden başlayan sohbetler vardır:

“Yahu şu tablo neden dolmuyor?”

“Benim user kilitlendi, yardım et.”

Ve sonra bir bakarsınız, kahve molasında o iki kişi yan yana oturmuş, transaction kodlarını değil, hayatlarını konuşuyordur.

SAP, sadece süreçleri değil, insanları da birbirine bağlar.

Bir hata mesajı, bir ilişki başlangıcına;

Bir rapor gecikmesi, bir özür fırsatına dönüşebilir.

Sonuç: SAP Kiminmiş? Hepimizin Bir Parçasıymış

Evet, SAP aslında Almanların, ama biraz da hepimizin.

Çünkü hangi ülkeden olursak olalım, o gri ekrana bakarken hissettiklerimiz aynı:

Karmaşa, umut, sabır ve arada bir isyan.

SAP, bizi sabırlı yapar, stratejik düşünmeyi öğretir, empati kurmayı hatırlatır.

Ve belki de en önemlisi, ofiste kimin çözümcü, kimin duygusal olduğunu fark etmemizi sağlar.

O yüzden sevgili forumdaşlar, size soruyorum:

Sizin ofiste SAP yüzünden başlayan bir dostluk, aşk ya da cinnet hikâyeniz var mı?

Yorumlara bekliyorum, hadi biraz gülelim!